Kutsal Bilgelik Sırrı - Ayasofya

Ayasofya anlamı Kutsal Bilgelik, gizli geçitleri, sembolleri, ilginç melek tasvirleri ve bir çok inanca konu olmuş olan rivayetleriyle günümüzde hala sır küpü. Hazırlanın 1500 yıllık bir maceraya çıkıyoruz. İnşaatında 10.000 işçi 5 yıl boyunca ter döktü. 537 Yılında ibadeti açıldığında ise o güne kadar yapılmış en büyük tapınak ortaya çıkmıştı. Hatta İmparator Justinianus kudüsteki Süleyman tapınağını kast ederek, Ey Süleyman seni geçtim dediği rivayet edilir.




Uzun yıllardır Ayasofya'nın altında, yer altı tünel ağı olduğu idda ediliyordu. 1998 yılında ilk defa bu tünellere giriş yapıldı ve kayıtları tutuldu. Gerçekten de bu tüneller ilginç bir sarmalın parçalarıydı hatta Dan Brown'nın kitaplarına dahi konu oldu. Tünellerin bazı bölümleri o kadar dar ki ilerlemek için sürünmeniz gerekiyor. Gittikçe daha büyük mekanlar, gizli yazışma odaları, bir takım kimlere ait olduğu hala şüphe içerin mezarlar ve kripto odaları var.

Yerin 30-40 metre altında dahi ilerlemeye devam edilen tünellerin en ilginç tarafları ise yönünüzü kaybederseniz bir daha kolay kolay bulamayacak olmanız. Şuan bu tünellerin nerelere kadar uzandığı bilinmiyor. Çünkü bir çok gizli geçit, şehir Türkler tarafından kuşatıldığı aylar kapatılmış.

Dan Brown'nın Cehennem adlı kitabında şöyle bir cümle geçiyor. "Hain Venedik Dukası'nı ara! O ki atların başlarını kesti." Venedik Dukası olan Henry Dandolo kim mi?  1204 yılında bizden 250 yıl önce İstanbulu almıştı. Şuanda mezarı Ayasofya'da bulunmaktadır ve yürürken muhtemelen onun kemikleri üzerinde dolaşıyorsunuz. Dandolo'nun mezarında onun kişisel eşyaları var zırhı da vardı.


Enrico Dandolo, İngilizce: Henry Dandolo ve Latince: Henricus Dandulus, 1192 yılından ölümüne kadar Venedik Cumhuriyeti 41. Doçesi. Körlüğü, dindarlığı, uzun yaşamı ve açgözlü zekâsı ile hatırlanır.

Fatih Sultan Mehmet ise bilindiği gibi bir resim hayranıydı ve özellikle italyan Ressamlara çok değer verirdi. Dandolo'nun zırhını ve bazı eşyalarını da kendi tablosunu yaptırdığı Gentile Bellini'ye hediye etmiştir.  


Gentile Bellini'nin yaptığı tablo.

Bu gördüğünüz bir Serafim Meleği pekte sevgi dolu baktığı söylenemez. Yüzü kapatılmadan önce onu en son Sultan Abdülmecit ve Restorasyon yaptırdığı İsviçreli mimar Gaspare Fossati görmüştür. Altı kanatlı Serafim Meleğinin Cennetin bekçilerinden olduğuna inanılıyor. Meleğin yüzündeki ürkütücü ifadenin en etkileyici yönü ise hangi tarafta olursanız olsun sizin gözlerinize bakıyormuş gibi durmasıdır.

Serafim Meleği


Evliya Çelebi'nin seyahatnâmesinde anlattığına göre o yıllarda henüz bir çok resmin üzeri açıkmış. Seyredenlerin hayretten parmaklarının ısırdığını yazmıştır. 

Peki İstanbul'un 15 tılsımı olduğunu duymuş muydunuz? Romalılar süreç içerisinde İstanbul'u inşaa ederken, şehrin çeşitli yerlerine tılsımlar yerleştirmişler. Örneğin Çemberlitaş bu tılsımlardan biridir yada Arcadius Sütunu, bugün Cerrahpaşa'da bulunan sütun Evliye Çelebinin'de seyahatnâmesine konu olmuş. Çelebinin anlattığına göre sütunun tepesinde ki peri yüzlü heykel yılda bir kez feryat fegan bir çığlık koparıyor ve çevredeki bütün kuşlar ölüyormuş. Tabii ki Çelebinin mitolojik efsaneleri zaman ve mekan içinde kurgulaştırdığı bilgisini de unutmamak gerekiyor. 


İstanbulun 14. Tılsımı olarak bilinen en önemli tılsım ise üzerinde Ayasofya'nın içindeki üzerinde Azrail,Cebrail,İsrafil ve Mikail kabartmaları bulunan 4 sütunlu anıt. İnanca göre Cebrail kanat çırpınca Doğu'da bolluk, İsrafil kanat çırpınca Batı'da kıtlık yaşanırmış. Mikail kanat çırpınca Kuzey'den bir kahraman çıkar, Azrail kanat çırpınca tüm Dünya'da Veba salgını olurmuş. Fakat işinde garip bir kısmı var. 

Ley Hatları

Bu tılsımlar Dünya'daki Ley Hatları üzerine yapılmış. Ley Hatları Dünya üzerindeki bir nevi manyetik çizgilerin geçtiği noktalardır, İyi ve Kötü enerji noktaları olarak bilinen Paralel ve Meridyenler benzeri sistemlerdir. Örneğin Giza Piramitleri, tarihin önemli tapınakları ve İstanbul tılsımları bu Ley Hatları üzerine kurulmuştur. Daha da garibi ise Ley Hatlarının ilk defa 1920'de tartışılmaya başlandığı gerçeği ancak Ley Hatları üzerinde bulunan diğer önemli tapınaklar ise Paganlar tarafından inşa edildiler.

Burası bir Hristiyan tapınağı olarak yapıldı ancak inşa edenlerin halen Pagan inanışlarından kopamadığı da bariz ortada, örneğin bazı yerlerine işlenmiş Poseidon'un üç başlı yabasını görebilirsiniz. Bunun yapıyı depremlerden korumak amacı olduğu düşünülüyor. 

Poesidon'un 3 Başlı Yabası


Tapınağın içinde bir de kutsal kase tasviri var. Kutsal Kase kimilerine göre Ayasofya'da saklanmış hatta Ayasofya'nın kendisi Kutsal Kase'dir. Ayasofya sadece bir ibadet hane değildir. Aynı zamanda semboller dizgesidir. Mimarisi kare olarak tasarlandı, kare Dünyayı ve Yer Yüzünü sembolize ediyor. Duvarlarda ki resimlerde Kutsal kişilerin kare kutulara bastığını görüyoruz.


Bunun anlamı Ayaklarım yerde, başım ise gökte demektir. Zaten kubbe Dünyayı saran gökyüzünün sembolüdür. 

Howden buradaydı...
Bakın burada bir şeyler yazıyor, Bizanslılar da Osmanlılar'da bunun mermerden oluşan bir çatlak olduğunu sanmışlardı. Aslında orada Howden buradaydı yazıyor. Howden, İstanbula gelmiş olan bir Viking Komutanıydı muhtemelen bir Pagandı. Hristiyan ayinini izlerken sıkılıp, bıçağıyla bu yazıyı kazıdı ve ancak günümüzde okunabiliyor.

Birde Ayasofya hakkında uydurulan onlarca gerçek dışı hikaye var. Madem işin gizemli noktalarını inceliyoruz, bunlara da bakmak tarafsız bir gerçeklik oluşturacağını düşünüyorum. Ayasofya'nın kapısının Nuh'un gemisinden getirilen tahtalar tarafından yapıldığı inancı günümüzde halen yaygındır. Fakat Ayasofya'da kullanılan ahşap malzemeler genellikle Kuzey Afrikadan getirilen Meşe Ağaçları tarafından yapılmıştı. Bu inançlar sadece Bizanslar, Ortadoks Hristiyan için değil Müslümanlar içinde günümüze kadar ulaşmış inançlardır.

Ayasofya'nın inşaatı o devir için imkansız gibi görünen bir sürede yani 5 yılda tamamlanmış. Rivayete göre bu inşaatta çalışan binlerce işçinin yanı sıra manevi işlerle yani cinler,periler ve develer ile başarılmış. Süleyman Peygamberin emriyle bu cinler,periler, devler Kaf dağından çeşit çeşit renkli mermer sütunlar kesip getirmişler işte Ayasofya'nın sütunlarıda bunlarla yapılmış. 

Devlerden biride benimde burada izim kalsın diye mermere vurarak elinin izini bırakmış. O izin halen Ayasofya'daki o mermerde durur ancak bu iz gibi bir çok el ve ayak izi o dönemin tarihi eserlerinde mevcuttur. Bunlar hem Pagan inancının kalıntıları hemde inşa yaptıran imparatorların ellerinin kalıpları çıkarılarak mermere işlenmesiyle atılan bir nevi imzalardır. Yani işin içinde ne cinler,periler nede Kaf Dağı var.

Başka bir iddaya göre Peygaberimiz doğduğu yıllarda, Ayasofya'nın kubbesi sürekli yıkılıyor ve yapılamıyordu. Bunun üzerine Bizanslı elçiler Arap diyarında bir Peygamber olduğunu söyleyerek, Kraldan izin alıp Mekke'ye gittiler. Hz. Muhammed ise Mekke toprağına tükürüp, bunu inşatta kullanın bir daha yıkılmaz dediği ve bu sayede Ayasofya yıkılmaz oldu. 

Aslında gerçek bundan daha farklı bugünkü Ayasofya bilinenin dışındaki 3. Ayasofya'dır. Öncesinde aynı yere yapılan 2 küçük Ayasofya vardı. Yağmalar yada Yangınlar nedeniyle çok tahrib olmuşlardı. 537 yılında ise son Ayasofya yapıldı o tarihten 21 yıl sonra yani 558 yılında kubbe'de bir yıkılma oldu. Ayasofya'daki son kubbe yapımı o zaman gerçekleşti ve bir dahada böyle bir hasar görmemiştir. Yani Peygamberimiz doğumundan yıllar önce Ayasofya kubbesi son inşasını yaşamış oldu.

Günümüzde ise Dünyanın en önemli mimari yapılarından biri olarak kabul ediliyor.

Yorumlar